DOLAR

40,2601$% 0.13

EURO

46,7458% 0.13

STERLİN

53,9601£% 0.23

GRAM ALTIN

4.316,24%0,46

ONS

3.337,10%0,40

BİST100

10.198,76%-0,26

Sabah Vakti a 02:00
Samsun KAPALI 30°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
mersinim@yandex.com

mersinim@yandex.com

01 Haziran 2025 Pazar

DİĞER YAZARLARIMIZ

Veeam, araştırma sonuçlarını paylaştı: Kurumlarda siber saldırıya karşı alınan önlemler ve karşılaşılan zorluklar neler?

Veeam, araştırma sonuçlarını paylaştı: Kurumlarda siber saldırıya karşı alınan önlemler ve karşılaşılan zorluklar neler?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Siber saldırıların giderek arttığı bir dönemde, Veeam’in yayımladığı yeni araştırmalar, BT kesintilerinin büyük ölçekli şirketlerde yılda 400 milyar doların üzerinde ekonomik kayba

Veeam’in “2025 Fidye Yazılımı Trendleri ve Proaktif Stratejiler Raporu”nda, son bir yıl içinde kurumların %70’inin siber saldırıya uğradığı tespit edildiği açıklandı. Buna göre saldırıya uğrayan şirketlerin yalnızca %10’u verilerinin büyük kısmını kurtarabilirken, %57’si verilerinin yarıdan fazlasını kaybetmiş durumda. Ankete, bilgi güvenliği yöneticileri, güvenlik uzmanları ve BT liderleri katılırken, katılımcıların %69’u saldırı öncesi hazırlıklı olduklarını düşündüğünü, saldırı sonrasında planlamalarında önemli eksiklikler olduğunu ve veri güveninde ciddi kayıplar yaşadıklarını ifade etti. Katılımcıların büyük bölümü, fidye yazılımı el kitabına sahip olsa da, çoğu temel teknik önlemlere sahip olmadıklarını da belirtti.

veeam-arastirma-sonuclarini-paylasti-kurumlarda-siber-saldiriya-karsi-alinan-onlemler-ve-karsilasilan-zorluklar-neler-EBhfTzlS Veeam, araştırma sonuçlarını paylaştı: Kurumlarda siber saldırıya karşı alınan önlemler ve karşılaşılan zorluklar neler?

Araştırma sonuçlarına göre 2024 yılında fidye yazılımı saldırılarından etkilenen kurumların %36’sı fidye ödememeyi tercih etti. Ödeme yapanlar arasında ise ilk talepten daha az ödeme yapıldığı ve sağlam kurtarma stratejilerinin önemli rol oynadığı görüldü.

Araştırmada ayrıca, veri dayanıklılığı için harcanan her 1 ABD Doları karşılığında, şirketlerin 3 ila 10 ABD Doları arasında kazanç elde ettiği tespit edildiği belirtildi. BT kesintilerinin Global 2000 şirketlerine ortalama 200 milyon dolar maliyet oluşturduğu açıklandı. Ayrıca, yöneticilerin kendi veri dayanıklılığı seviyeleri hakkında genellikle olduğundan daha olumlu bir görüşe sahip olduğu, bu durumun ise riskleri artırabileceği vurgulandı.

veeam-arastirma-sonuclarini-paylasti-kurumlarda-siber-saldiriya-karsi-alinan-onlemler-ve-karsilasilan-zorluklar-neler-h1bc81y4 Veeam, araştırma sonuçlarını paylaştı: Kurumlarda siber saldırıya karşı alınan önlemler ve karşılaşılan zorluklar neler?

Veeam’in geliştirdiği Veri Dayanıklılığı Olgunluk Modeli (DRMM), kuruluşların mevcut dayanıklılık seviyelerini objektif olarak değerlendirmelerine yardımcı olmayı amaçlıyor. Model, veri stratejisi, süreçler ve teknoloji başta olmak üzere çeşitli alanlarda operasyonel dayanıklılığı ölçmeyi hedefliyor. Kurumlar, model aracılığıyla risklerini azaltacak adımlar belirleyebiliyor ve kritik iş hedeflerine odaklanabiliyor.

Veeam, veri dayanıklılığı ve siber güvenlikte yaşanan güncel gelişmeleri İstanbul’da düzenlenen VeeamON Tour 2025 etkinliğinde paylaştı. Şirket, kurumların karşı karşıya olduğu tehditler karşısında reaktif önlemler yerine, proaktif veri dayanıklılığı stratejilerine yönelmeleri gerektiğine dikkat çekti.

  • Veeam 2025 Fidye Yazılım Trendleri ve Proaktif Stratejiler Raporu’nu https://go.veeam.com/ransomware-trends adresinden indirebilirsiniz.
  • Veeam Veri Dayanıklılığı Olgunluk Modeli hakkında daha fazla bilgi edinmek için https://go.veeam.com/wp-data-resilience-maturity-model adresini ziyaret edebilirsiniz.
Devamını Oku

Yabancı ortamlarda uyumak neden zor, bu sorunu nasıl çözebilirsiniz?

Yabancı ortamlarda uyumak neden zor, bu sorunu nasıl çözebilirsiniz?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Uyku, kendi evinizde bile tam anlamıyla çözülmüş bir mesele değilken, bilmediğiniz bir yerde – örneğin bir otel odasında – uyumak çoğu insan için daha da zorlayıcı olabiliyor. Ancak bazı basit alışkanlıklarla, nereye giderseniz gidin daha rahat bir uyku çekmeniz mümkün.

Yabancı bir ortamda uykuya dalmakta zorlanmanın nedenlerinden biri, beynin bulunduğu yeri “güvenli” olarak görmemesi. Tanıdık sesler, kokular ve alışkanlıklar bu noktada önemli rol oynuyor. Evde kullandığınız sabun ya da losyonun kokusu, zihniniz için rahatlatıcı bir işaret olabilir. Aynı şekilde, evdeki bir tişörtü ya da çarşafı yanınıza almak da kendinizi güvende hissetmenizi sağlayabilir.

Eğer sessiz bir ortamda uyumaya alışıksanız, telefonunuza beyaz gürültü uygulaması yüklemek ya da küçük bir ses cihazı kullanmak, otel odasında da benzer bir atmosfer oluşturmanıza yardımcı olur. Uyku öncesi rutinlerinizi seyahat sırasında da sürdürmek önemli. Kitap okuyorsanız okumaya devam edin, duş alıyorsanız bunu aksatmamaya çalışın. Her şeyin tanıdık olduğu bir akşam ritmi, yabancı bir yerde bile vücudunuza “artık uyuyabilirsin” sinyali verir.

Ortamı kendi alışkanlıklarınıza göre düzenleyin

Bir otel odasında bile, küçük dokunuşlarla kendi ideal uyku ortamınızı yaratabilirsiniz. Örneğin tamamen karanlık bir ortamda uyuyorsanız, perdeleri sıkıca kapatmayı ihmal etmeyin. Kapı altından gelen ışık sizi rahatsız ediyorsa, bir havlu ya da giysiyle bu boşluğu kapatabilirsiniz. Diğer yandan, loş bir ışıkla uyumaya alışkınsanız, bavulunuza küçük bir gece lambası koymak rahatlatıcı olabilir.

Oda sıcaklığı da uykuya etki eden önemli bir detaydır. Genel olarak serin ortamlar daha iyi uyumayı sağlar; ancak siz sıcağa alışkınsanız, klimayı bu doğrultuda ayarlamak uyku kalitenizi artırabilir. Kısacası, vücudunuzun alışık olduğu koşulları elinizden geldiğince yeniden kurmaya çalışın.

Sessiz bir oda seçmek uykuya katkı sağlar

Konaklama sırasında oda seçme şansınız varsa, mümkün olduğunca sessiz bir noktada kalmaya özen gösterin. Otel lobisine, asansöre ya da koridorda yoğun kullanılan bölgelere yakın odalar, gece boyunca uykunuzu bölebilir. Oysa daha izole bir oda, hem uykuya geçişi kolaylaştırır hem de gece boyunca daha az rahatsızlık yaşamanızı sağlar.

Bazen tüm önlemlere rağmen uyku bir türlü gelmez. Böyle bir durumda yatakta kıpırdanıp durmak yerine kalkmak, hafif bir kitap okumak ya da loş bir ortamda kısa süreli bir şeyle ilgilenmek daha faydalı olabilir. Bu küçük ara, hem zihinsel olarak rahatlamanızı sağlar hem de tekrar yatağa döndüğünüzde uykunun gelme ihtimalini artırır.

Tanımadığınız bir yerde uyumak başta zorlayıcı olabilir ama birkaç basit alışkanlıkla bu süreci kolaylaştırabilirsiniz. Gideceğiniz yeri tanımanız mümkün olmayabilir ama yanınızda taşıyacağınız tanıdık detaylarla uykunuzun niteliğini koruyabilirsiniz.

Devamını Oku

Süt, kediler için sandığınız kadar masum olmayabilir

Süt, kediler için sandığınız kadar masum olmayabilir
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kediler çoğu zaman sütle birlikte anılır; hatta bir kap süt, pek çok kişi için bir kediyi mutlu etmenin en bilindik yoludur. Ancak veterinerler bu alışkanlığın sanıldığından çok daha problemli olabileceği konusunda uyarıyor. Süt kedilerin sevdiği bir lezzet olabilir ama bu, onun onlar için sağlıklı olduğu anlamına gelmiyor.

Tüm memeliler gibi kediler de yaşamlarının ilk döneminde annelerinin sütüyle beslenir. Ancak sütten kesildikten sonra – genellikle doğumdan sonraki 6 ila 12 hafta içinde – çoğu kedi, sütteki laktozu sindirmek için gereken enzimi üretmeyi bırakır. Bu durum, onları laktoz intoleransı olan canlılar haline getirir.

Kedilere inek sütü verildiğinde, laktozu sindiremedikleri için şişkinlik, gaz, mide rahatsızlıkları ve ishal gibi çeşitli sindirim sorunları yaşanabilir. Bu sorunlar sadece rahatsız edici değil, uzun vadede kedinin sağlığını tehdit eden daha ciddi sonuçlara da yol açabilir. Özellikle kronik ishal, kedilerde dehidrasyona ve besin yetersizliğine neden olabilir.

Bazı araştırmalar, kedilerin süte karşı ilgisinin, sütün protein ve yağ açısından zengin olmasından kaynaklanabileceğini öne sürüyor. Ayrıca süt, bazı kedilerde sakinleştirici bir etki yaratabiliyor. Ancak bu durum, sütü onların beslenme düzenine dahil etmek için yeterli bir gerekçe değil.

Uzmanlara göre, kedilerin süt içmekten hoşlanması, bu alışkanlığın zararsız olduğu anlamına gelmiyor. Üstelik birçok kedi, yaşadığı rahatsızlığı dışa vurmadığı için sindirim sorunlarını fark etmek de kolay olmayabiliyor. Kediler genellikle acı ya da rahatsızlık hissettiklerini belli etmemekte oldukça ustalar. Bu da, süt gibi bazı yiyeceklerin uzun vadeli etkilerinin gözden kaçmasına neden olabiliyor.

Laktozsuz alternatifler bir seçenek olabilir mi?

Bazı evcil hayvan sahipleri, kedilerine süt vermeyi sürdürmek istediklerinde laktozsuz süt ya da kediler için özel olarak üretilmiş sütleri tercih ediyor. Bu tür ürünler genellikle daha güvenli görülse de, uzmanlar bu sütlerin de kediler için besleyici bir katkı sağlamadığını hatırlatıyor. Tat açısından cazip olabilirler ancak sağlık açısından gerekli ya da faydalı değiller.

Badem, yulaf veya soya gibi bitkisel sütler ise genellikle insanlar için hazırlanmış olup kedilerin sindirim sistemiyle uyumlu değil. Bu tür alternatifler de çeşitli sindirim problemlerine yol açabilir.

Kısacası, kediniz sütü seviyor gibi görünebilir ama bu onu vermeniz gerektiği anlamına gelmez. Pek çok uzman, kedilerin süt tüketmemesi gerektiği konusunda hemfikir. Zararsız gibi görünen bir alışkanlık, zamanla kedinizin sağlığını olumsuz etkileyebilir.

Kedinizi ödüllendirmek ya da mutlu etmek istiyorsanız, süt yerine veteriner onaylı mamalar ya da onun için özel olarak formüle edilmiş sağlıklı atıştırmalıklar tercih etmek çok daha güvenli bir seçenek olacak…

Devamını Oku

Bilgisayar Ekran Kartı Öğrenme Yöntemleri

Bilgisayar Ekran Kartı Öğrenme Yöntemleri
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bilgisayardaki ekran kartını öğrenme, hem oyuncular hem tasarımcılar hem de teknik kullanıcılar için kritik bir bilgi olabilir. Ekran kartınızın modelini ve teknik özelliklerini bilmek, sistem performansını değerlendirmek, oyun uyumluluğu kontrol etmek veya bir donanım yükseltmesine karar vermek için gereklidir.

Bu yazımızda, hem masaüstü hem de dizüstü bilgisayarlarda ekran kartı öğrenmenin en pratik yöntemlerini anlatıyoruz.

Neden Ekran Kartınızı Tanımanız Önemli?

  • Oyun veya yazılım sistem gereksinimlerini kontrol etmek için,
  • Sürücü güncellemelerini doğru yapmak için,
  • Grafik performansını optimize etmek için,
  • Donanım yükseltmesi planlamak için,
  • Teknik destek alırken doğru bilgi sunmak için.

Windows Üzerinden Ekran Kartı Öğrenme Yöntemleri

Görev Yöneticisi (Task Manager) ile Öğrenme

Bu yöntem, özellikle hızlı bir şekilde ekran kartı modelini görmek isteyen kullanıcılar için idealdir.

  • Ctrl + Shift + Esc tuşlarına basarak Görev Yöneticisi’ni açın.
  • Üst menüden Performans sekmesine geçin.
  • Sol sütunda GPU 0 (ve varsa GPU 1) bölümünü göreceksiniz.
  • Sağ üst köşede ekran kartı modeliniz yazılıdır.

Aygıt Yöneticisi ile Detaylı Bilgi

  • Görüntü Bağdaştırıcıları (Display Adapters) sekmesini genişletin.
  • Bilgisayarınızdaki ekran kartı(lar) bu bölümde listelenir.

DirectX Tanı Aracı (dxdiag)

DirectX Tanı Aracı, sistemdeki grafik ve ses donanımları hakkında daha teknik bilgiler sunar.

  • Windows + R tuşlarına basın ve dxdiag yazıp Enter’a basın.
  • Açılan pencerede Ekran (Display) sekmesine geçin.
  • Ekran kartınızın adı, üreticisi, VRAM miktarı ve sürücü bilgileri burada görünür.
  • Özellikle ekran kartı belleği (VRAM) gibi detaylar için tercih edilir.

Komut Satırı ile Ekran Kartı Öğrenme

Komutlarla çalışmayı seven ileri düzey kullanıcılar için etkili bir yöntemdir.

  • Şu komutu yazın: Get-WmiObject win32_VideoController | Select-Object Name
  • Ekran kartınızın adı listelenecektir.

Üçüncü Parti Yazılımlarla Öğrenme (Alternatif Yöntem)

Eğer sadece model değil, ısı, saat hızı, sürücü sürümü, kullanım oranı gibi detayları da görmek istiyorsanız bazı güvenilir araçlardan faydalanabilirsiniz.

Önerilen yazılımlar şunlardır:

  • GPU-Z: Grafik kartı özelliklerini teknik detaylarıyla gösterir.
  • Speccy: Genel sistem bilgileriyle birlikte GPU özelliklerini listeler.
  • HWMonitor: Anlık sıcaklık, voltaj ve fan bilgileri için kullanılır.

Not: Üçüncü parti yazılımlar sadece güvenilir kaynaklardan indirilmeli ve bilinmeyen yazılımlar sistemden uzak tutulmalıdır.

MacOS Üzerinde Ekran Kartı Öğrenme

Apple kullanıcıları için yöntem daha basittir:

  • Bu Mac Hakkında (About This Mac) seçeneğini seçin.
  • Açılan pencerede, sistem bilgilerinde ekran kartınız listelenir.

iMac ve MacBook modellerinde dahili ekran kartı çoğunluktadır; bazı Pro modellerde özel GPU’lar da olabilir.

Linux Kullanıcıları için Yöntemler

Komut satırı üzerinden grafik kartı bilgilerine kolayca ulaşmak mümkündür.

Temel terminal komutu: lspci | grep VGA

Ayrıntılı bilgi için terminal komutu: sudo lshw -C display

Linux sistemlerde donanım bilgisi genellikle terminal üzerinden elde edilir.

Ekran Kartınızı Tanıyın, Sistem Performansınızı Yönetin

Ekran kartınızı öğrenmek için ihtiyacınız olan tek şey işletim sisteminizin sunduğu araçları doğru kullanmaktır. Yukarıdaki adımlarla sadece birkaç dakikada ekran kartı marka, model ve teknik bilgilerine ulaşabilirsiniz. Gereksiz yazılım kurmadan, sisteminize zarar vermeden donanımınız hakkında bilgi sahibi olmak artık çok kolay.

Devamını Oku

Samsung Galaxy S serilerinin Plus modeli, yolun sonuna gelmiş olabilir mi?

Samsung Galaxy S serilerinin Plus modeli, yolun sonuna gelmiş olabilir mi?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Samsung Galaxy S25 Serisinin Heyecan Verici Yeni Üyesi: Galaxy S25 Edge

Şubat ayının başında piyasaya çıkan Galaxy S25 ailesi, üç farklı modeliyle akıllı telefon tutkunlarının dikkatini çekmişti: giriş seviyesi Galaxy S25, güçlü donanımıyla öne çıkan Galaxy S25 Ultra ve ortada konumlanan Galaxy S25 Plus. Ancak Samsung’un inovasyon ve müşteri beklentilerini karşılamaya yönelik adımları durmak bilmiyor. İşte karşınızda, Galaxy S25 ailesine yeni ve dikkat çekici bir üye: Galaxy S25 Edge.

Mevcut serinin yerini almaktan çok, ek bir seçenek olarak piyasaya sürülen Galaxy S25 Edge, özellikle Plus modellerini tercih eden kullanıcıların yeni adresi olmayı hedefliyor. Bu stratejik hamle, Samsung’un orta segmentteki konumunu güçlendirirken, farklı kullanıcı tercihlerini de göz önünde bulundurduğunu gösteriyor. İlk ay satış rakamları ise, bu yeni modelin potansiyelini net bir şekilde ortaya koyuyor. Galaxy S25 Ultra, 2,55 milyon adetlik satışla serinin en çok tercih edilen modeli olurken; temel Galaxy S25, 1,17 milyon adetle listede yer aldı. Ancak en dikkat çekici olan, Galaxy S25 Plus’ın sadece 840 bin satışa ulaşması oldu.

Fiyatlandırma politikası da satış performansını etkileyen önemli bir faktör. Samsung’un amiral gemisi cihazları arasındaki fiyat farkları dramatik boyutlarda seyrediyor; Galaxy S25, 799 dolardan başlarken, Plus modeli 999 dolara, Ultra ise 1.249 dolara satılıyor. Bu araya, Galaxy S25 Edge, 1.099 dolarlık fiyatıyla tam anlamıyla rakiplerini karşısına çıkıyor ve Plus modeliyle doğrudan rekabet ediyor.

Teknolojik özellikler açısından bakıldığında, Galaxy S25 Edge, büyük ekran, hafif gövde ve ince çerçeve gibi Plus modelinde sevilen avantajları bünyesinde barındırıyor. Hatta, ergonomik tasarımıyla kullanıcıya daha konforlu bir deneyim sunabileceği öngörülüyor. Galaxy S25 Plus ise, telefoto lens içeren gelişmiş üçlü kamera sistemi ve daha geniş batarya kapasitesiyle öne çıkıyor. Ancak, bugüne kadar Plus kullanıcılarının bu donanım farkları nedeniyle tercihini Ultra’dan yana kullandığına dair güçlü veriler bulunuyor.

Satış rakamlarına daha yakından bakıldığında, Galaxy S25 Plus’ın pazar içindeki konumu netleşiyor. Her üç Plus modeline karşılık, sadece dokuz Ultra satılmıştır. Bu veriler, yüksek performans ve profesyonel fotoğrafçılık isteyen kullanıcıların tercihini doğrudan Ultra’dan yana kullandığını gösteriyor. Bu durumda, Galaxy S25 Plus, büyük ekran ve hafiflik arayanlar için alternatif bir seçenek haline geliyor. Ayrıca, Galaxy S25 Edge, 30 Mayıs itibarıyla dünya genelinde satışa çıkacak. Bu yeni modelin, Samsung’un ürün gamındaki dengeyi nasıl etkileyeceği ise satışlar başladıktan sonra netleşecek. Şu an için konuşulmasa da, gelecek dönemlerde Plus modellerinin yerini yeni nesil Galaxy S serilerinde görebiliriz. Bu, Samsung’un inovatif vizyonunun ve pazarlama stratejisinin yeni bir yansıması olacak.

Devamını Oku