Çocuk sahibi olmak yerine köpek sahiplenmek: Yeni normal bu mu?

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Son yıllarda, küresel ölçekte toplumsal dinamiklerde büyük bir dönüşüm yaşanıyor. Özellikle Batı ülkelerinde doğum oranları hızla düşerken, insanların yaşam tercihlerinde gözle görülür bir değişim söz konusu. Bu değişimin en dikkat çekici göstergelerinden biri ise, çocuk sahibi olmayı bir yana bırakıp, evcil hayvan sahipliğine yönelmenin artmasıdır.
Yeni yapılan araştırmalar, özellikle genç kuşakların, daha pratik ve ekonomik nedenlerle çocuk yerine köpekleri tercih ettiğini ortaya koyuyor. Bu tercihin arkasında, ekonomik kaygılar ve özgür yaşam arzusu yatarken, aynı zamanda toplumun yaşam tarzında köklü bir değişim olduğunu da gösteriyor. Macaristan’daki Eötvös Loránd Üniversitesi’nden uzmanlar, gelişmiş ülkelerde doğum oranlarının nüfusu sürdürülebilir seviyelerin altına indiğine işaret ediyor. Bu gelişmenin yanı sıra, köpek sahipliğinin ise belirgin şekilde arttığı gözlemler arasında yer alıyor.

ABD verileri de bu trendi doğrular nitelikte. Ülkedeki evlerin yaklaşık 63 milyonunda en az bir köpek bulunurken, 18 yaş altı çocuk barındıran evlerin sayısı ise yaklaşık 32,7 milyona gerilemiş durumda. Bu tablo, toplumun yeni yaşam biçimlerinin ve önceliklerinin nasıl hızla değiştiğine dair güçlü bir işaret sunuyor. Ekonomistler ve kamuoyu figürleri, bu durumu yakından takip ederek, düşük doğum oranlarının gelecekte ciddi toplumsal ve ekonomik sorunlara yol açabileceği konusunda uyarılar yapıyorlar. Elon Musk gibi önde gelen isimler, nüfusun azalmasının ülke ve dünya ekonomisini olumsuz etkileyebileceği konusunda sıkça görüş belirtiyor.

ABD’de kadın başına düşen doğum oranı 1,6 seviyesine gerilemiş durumda. Bu oran, bir toplumun kendi nüfusunu sürdürebilmesi için gereken 2,1’in oldukça altında. Ancak bu sadece nüfus istatistikleriyle sınırlı kalmayıp, insanların yaşam önceliklerinin de köklü bir değişim içinde olduğunu gösteriyor.

Evcil Hayvanlar, Aileden Bire Daha Yakın Bir Yer Ediniyor
Prof. Enikő Kubinyi’nin önderliğinde yapılan araştırmaya göre, pek çok kişi köpeklerini yalnızca bir evcil hayvan olarak görmüyor; onları aileden biri gibi kabul ediyor. Hatta yapılan anketlerde, çocuk sahibi olmayan bireylerin yaklaşık %19’unun, köpeklerini insanlardan daha kıymetli bulduğu ortaya çıkıyor. Ebeveynlerde ise bu oran %10 civarında seyrediyor.

Avrupa genelinde ise tablo oldukça çarpıcı. Yaklaşık 197 milyon hanelik kıtada, bu evlerin yaklaşık yarısında en az bir köpek bulunurken, yalnızca 46 milyon hanede 18 yaş altı çocuk yaşıyor. Bu fark, köpeklerin hayatımızdaki yerinin nasıl köklü biçimde değiştiğine dair çarpıcı bir göstergedir.

Uzmanlar, köpeklerin çocuklara benzer şekilde bakım ve ilgi gerektirdiğini, ancak onlara kıyasla daha az sorumluluk ve maliyet getirdiğini vurguluyor. Kısa ömürleri, maddi yüklerinin hafifliği ve sosyal beklentilerin sınırlı olması, bu tercihi daha da cazip hale getiriyor. Kreş ücretleri, eğitim giderleri veya kariyer planlarındaki uzun vadeli fedakârlıklar gibi zorluklar, köpek sahipliğinde devreye girmiyor.

Ancak, araştırmacılar özellikle dikkat çekerek, köpeklerin çocukların yerini tam anlamıyla almadığını belirtiyor. Prof. Kubinyi, çoğu köpek sahibinin, köpeklerine çocuk muamelesi yapmak yerine, onların doğal ihtiyaçlarına göre davranmayı tercih ettiğini söylüyor. Kimi çiftler için köpekler, çocuk sahibi olmadan önce deneme amacıyla edinilen bir “prova” iken, bazıları için ise kalıcı ve vazgeçilmez bir yaşam biçimine dönüşüyor. Özellikle yaşlı bireyler, köpekleri yalnızlıklarını paylaşan ve onlara sevgiyle bağlanan sadık arkadaşlar olarak görüyor.

Bu araştırma, köpeklerin aile yapısındaki yerinin zamanla nasıl evrildiğine ve toplumların bu yeni düzeni nasıl içselleştirdiğine dair önemli ipuçları sunuyor. Artan yalnızlık, yükselen yaşam maliyetleri ve bireysel yaşam tarzlarının ön plana çıkmasıyla, aile kavramı da yeni biçimler almaya başlıyor. Artık sadece insanlar değil, köpekler de bu yeni yaşamın merkezinde yer alıyor ve toplumların geleceğini şekillendiriyorlar.